Femur başının kalça kemiği ile uyumsuz hareket etmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Kalça çıkığı genellikle travma, doğumsal anomaliler veya aşınma gibi nedenlerle meydana gelir. Bu durum, kalça ekleminin stabilitesini kaybetmesine ve ağrıya neden olabilir. Tedavi, cerrahi müdahale veya fiziksel terapi gibi yöntemleri içerebilir. Hareket kısıtlılığına ve günlük yaşam aktivitelerinde zorluklara yol açabilir.
Kalça Çıkığı Belirtileri Nelerdir
Bebeğin iki kalçası arasındaki cilt kıvrımlarında farklılık gözlemlenebilir. Kalça çıkığı olan tarafta daha az cilt kıvrımı olabilir veya çıkığın olduğu taraftaki cilt kıvrımı diğer tarafa göre daha yukarıda olabilir. Çıkık olan taraftaki bacak, diğerine göre daha kısa görünebilir veya hareket ettirildiğinde daha az esnek olabilir. Bebek veya çocuk, çıkığı olan taraftaki bacağı normalden farklı bir şekilde dışa doğru döndürebilir. Bu bacakta kısaltılmış bir duruş sergileyebilir. Çocuk yürüme dönemine geldiğinde, çıkık olan taraftaki bacakla yürümekte zorlanabilir, topallama gözlemlenebilir.
Genellikle rutin muayeneler sırasında doktor tarafından tespit edilir. Bebeklerin kalça eklemi gelişimini değerlendirmek için yapılan rutin testler vardır. Bunlar arasında Ortolani ve Barlow testleri bulunur. Kalça çıkığı belirtileri fark ederseniz, çocuğunuzu bir çocuk ortopedi uzmanına götürmeniz önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, çıkığın ilerlemesini engellemek ve uzun vadeli sorunları önlemek açısından çok önemlidir.
Kalça Çıkığı Risk Faktörleri
Yaş arttıkça kemiklerdeki yoğunluk azalır ve kırık riski artar. Özellikle 65 yaşından sonra risk artar. Osteoporoz, kemik yoğunluğunun azalması ve kemiklerin zayıflaması durumudur. Osteoporoz olan kişilerin risk daha yüksektir. Kadınlar erkeklere kıyasla osteoporoz ve kalça çıkığı riski açısından daha fazla risk altındadır. Menopoz sonrası kadınlarda östrojen hormonunun azalması kemiklerin zayıflamasına neden olabilir. Düşük vücut kitle indeksine sahip olan kişilerde kemik yoğunluğu genellikle daha düşüktür ve bu da riski artırabilir. Ailede çıkığın öyküsü olan kişilerde risk daha yüksektir.
Sigara içmek ve aşırı alkol tüketmek, kemik yoğunluğunu azaltabilir ve riski artırabilir. Denge bozukluğu, görme problemleri veya yürüme zorlukları gibi faktörler düşme riskini artırabilir. Dolayısıyla çıkığın riskini artırır. Osteoporoz tedavisi için kullanılan glukokortikoidler, kemik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Riski artırabilir. Kalsiyum ve D vitamini eksikliği kemik sağlığını etkileyebilir ve riski artırabilir. Bu risk faktörlerini dikkate almak önemlidir. Yaşam tarzı değişiklikleri yapmak ve dengeli beslenmek gerekir. Düzenli egzersiz ve kemik sağlığını destekleyen önlemler almak kalça çıkığı riskini azaltabilir.
Kalça Çıkığı Tedavi Yöntemleri
Bazı hafif vakalarda, bebeklerin kalça eklemi kendi kendine yerine oturabilir. Bu nedenle, doktorlar sık sık bebeği düzenli olarak kontrol etmeyi tercih ederler. Pavlik sarkacı, yenidoğan bebeklerde kalça çıkığı tedavisinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Bu cihaz, kalça eklemini doğru konumda tutmak için kullanılır ve çoğu zaman başarılı sonuçlar verir. Ancak, kullanımı bebek büyüdükçe veya semptomlar değiştiğinde yeniden değerlendirilmelidir. Bazı durumlarda, doktor çıkığı yerine oturtmak için kapalı manipülasyon adı verilen bir prosedür uygular. Ardından, kalça eklemi yerinde kalması için bebeğin pelvisini sabitlemek için bir alçı kullanılabilir. Nadiren, kapalı manipülasyonun yeterli olmadığı durumlarda cerrahi müdahale gerekebilir.
Bu durumda, doktorlar açık redüksiyon adı verilen bir cerrahi prosedür kullanır. Böylece kalça eklemine doğrudan müdahale ederler. Çıkık düzeltildikten sonra, bir süre boyunca kalça eklemi yerinde tutmak için bir atel kullanılması gerekebilir. Çocukların kas gücünü ve hareket açıklığını artırmak için fizik tedavi programları önerilebilir. Bazı vakalarda, özellikle yetişkinlerde veya ileri vakalarda, cerrahi müdahale gerekebilir. Bu, kalça ekleminde yapısal bozuklukların veya hasarların düzeltilmesini içerebilir. Kalça çıkığı tedavisi, erken tanı ve uygun müdahale ile genellikle başarılıdır. Ancak, tedavi süreci hastadan hastaya değişebilir. Bu nedenle her durum için bireysel bir tedavi planı oluşturulması önemlidir.